Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir! (Atatürk)

 

Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir! (Atatürk)

Dolar, faiz gibi konular artık günümüzde sığ kalmaya başladı. Belki, Türk insanının nabzı halen daha dolar kuru ile atıyor ama, inanın dünya çok hızlı değişiyor; yatırımcının da değişme vakti çoktan geldi. Bugün, çalışma arkadaşım İbrahim Çağlar ile çok farklı bir konuyu ele almaya çalıştık. İnsanoğlunun gelecek korkusu yaşadığı ve COVID-19 ile histeriye dönüşen bu endişenin, ‘yeni dünya düzeninde’ beyaz ve mavi yakalıları nereye götüreceğini, nasıl ayakta kalabileceğimiz incelemeye çalıştık. Okuduğumuz pek çok kaynağın içinde, Erkin Şahinöz hocamızın yapay ve doğal zeka ile ilgili çalışmalarını kendimize feyz aldık. Profesyonel işimiz dışında, devamlı yeni bir şeyler öğrenme gayretimiz bitmeyecek; ölünceye kadar da öğrenci kalmaya devam edeceğiz. Keyifle okumanızı dileriz.

Makineler düşünebilir mi?

İnsan, su buharını kas gücüne ekleyerek endüstri devrimini başlatarak mekanik üretime geçti. Devamında, elektrik gücü ile mekanik üretim seri üretime dönüştü ve son tahlilde elektronik ve dijital dönüşüm ile  otomasyona geçildi. Mavi yakalılar zaman içinde teknolojiye karşı iş gücünü kaybetmeye başladı. Teknoloji derken, makineleri ve bilgisayarları konuşuyoruz. Zaman içinde biraz geriye gidelim.

Ekim 1950’de, Mind dergisinde bir yazı kaleme alan İngiliz matematikçi ve kriptolojist Alan Turing, “Can Machines Think?” (Makineler Düşünebilir mi?) diyerek mantık makinesinin -yani işlem yapabilen bir yapay zekanın- temelini atmış oldu.

Turing’in bu sözünün altını çizmek isterim: “İnsanların yapabilip makinelerin yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” İkinci Dünya Savaşında, Nazi Almanya’sının en güçlü iletişim silahı olan Enigma makinesinin- Alman ordusunun karargâhtan, cephedeki güçlerine ilettiği şifrelenmiş mesajlar- şifresini çözen Turing, savaşın da adeta kaderini değiştirdi.

image

Turing, her ne kadar bu alanda çığır açsa da, kişisel olarak oldukça hüzünlü bir hikayesi var. İkinci Dünya Savaşı döneminde, İngiliz yasalarının pek de hoşuna gitmeyen Alan Turing’in eşcinsel olan tercihi, kendisine kadınlık hormonu verilerek ıslah edilmeye çalışılmış; Turing ise bunu kaldıramayarak, elmaya enjekte ettiği siyanürü ısırarak intihar etmiştir.

Pek çoğumuzun kullandığı Apple cihazların logosuna bir de bu gözle bakmaya çalışalım. Her ne kadar Steve Jobs’un frutarian olduğunu bilsek de (veganın bir alt kümesi) ve bu nedenle elma logosunu kullandığını düşünülse de, arka planda büyük ustaya olan saygıyı daha iyi anlayabiliyoruz. “Basitlik karmaşıklığın son noktasıdır” sloganı ile yola çıkan Apple, tüm bu sofistike algoritmaları kullanıcılarına en basit şekli ile sunmuş ve makineler düşünebilir mi sorusuna da sıkı sıkıya sarılmıştır.

Resim: İngiltere’de Science Müzesini ziyaret ettiğimde karşılaştığımız Enigma makinesi

image

Alan Turing, Enigma, Apple derken, günümüzde nesnelerin interneti konuşuyoruz. Mesela, buzdolabında bozulmaya yüz tutan bir gıdanın salgıladığı kötü gazı anlayıp sizi uyaracak uygulamalardan, Flippy mutfak robotuna varan geniş bir yelpaze bulunuyor. Robot ve yapay zekâ alanında geleceğin teknolojisini oluşturan pek çok mühendislik ve robotik şirketi bulunuyor. Miso Robotics’in ürettiği Flippy, üzerinde yer alan ısı sensörleri ve kameralar sayesinde burger köftelerinin pişip pişmediğini anlıyor. Onları ızgaraya dizip, piştiklerinde toplayarak servis edeceği ekmeğin üzerine koyuyor ve bunları sıfır hata ile yapıyor. Şirkete göre, gelecekte mutfakta yapılacak olan birçok işi Flippy yapacak. Flippy hata yapmıyor. Köfte pişirirken, mutfağı batırıp çıkaran bir erkeğin eşine karşı yaşadığı ruh halini de taşımıyor!

image

Hanson Robotics’in beyin takımı tarafından geliştirilen robot, Sophia. Sophia’nın özelliği, insanların sorularına esprili ve zekice cevaplar verebiliyor olması. Sophia’nın yapay zekâsı ve görünümü o kadar büyük bir titizlikle planlandı ki, insanların yüz ifadelerini anlayabiliyor, gülümseyebiliyor, konuşurken göz teması kurabiliyor. Robot Sophia canlı yayınlara da çıkıyor.

1992 yılında kurulan Boston Dynamics, mühendislik ve robotik şirketleri arasında belki de bayrak taşıyıcısı. Şirket kuruluşundan bu yana sürekli olarak doğada bulunan canlıları baz alarak robotik çalışmalar geliştiriyor. 

Ürettiği robotlar arasında, Atlas, en öne çıkanı olarak görülüyor. İnsan fizyolojisi temelli olarak yaratılmış. 1,50 metre uzunluğunda ve 80 kilogram ağırlığında ve saniyede 1,5 metre hızla hareket edebiliyor. Zıplayabiliyor, havada parende atabiliyor, dik eksende 360 derece dönebiliyor. Dış mekanlarda zor zemin şartlarında ilerleyebiliyor. Kafasındaki sensörler ve kameralar sayesinde yönünü buluyor, önüne çıkan engelleri aşabiliyor. Bir kapıyı açıp binaya girebiliyor, merdiven tırmanabiliyor. Sızıntı yapan bir boruyu tespit ettikten sonra valfini bulup kapatabiliyor. Hastanelerde ‘hasta bakıcılık’, evde bakım hizmetleri, ticari işlemlerde garsonluk gibi görevler alması bekleniyor.

Boston Dynamics’in geliştirdiği bir diğer robot olan Bigdog, adından da anlaşılacağı üzere, köpek anatomisinden dizayn edilmiş. 1 metre uzunluğuna, 70cm boya ve 75kg ağırlığa sahip bir robo-köpektir. Bigdog, saniyede 10km hızla koşup 35 derecelik eğimli arazilere tırmanabiliyor. Çeşitli arazilerde, insanların giremediği yerlerde, arama kurtarmalarda, yangın, deprem, sel gibi durumlarda kurtarıcı olarak kullanılabilir.

Bigdog ve Atlas’dan farklı olarak, Sand Flae, casusluk amacıyla kullanılabilecek bir şekilde tasarlanmış. 5kg ağırlığında olan ve 45cm yüksekliğe sahip Sand Flae, normal bir uzaktan kumandalı araba gibi kullanılsa da, ihtiyaç duyduğu zaman 9 metreye kadar zıplama kabiliyetine sahip bir robottur. Bir evin çatısına çıkabilmekte veya 2. kattaki bir dairenin camından içeriye girebilmektedir.

Amerika’nın savunma ileri araştırma projeleri ajansı (Defense Advanced Research Project Agent-DARPA) tarafından kuruma mali açıdan da destek sağlanıyor.

Robotlar insan işgücüne tehdit mi?

Öncelikle, zihin gücünü kullanmayan tüm meslekler yakın gelecekte kaybolacak. Teslimat görevlisi ve çağrı merkezi çalışanları ilk başta akıllara gelebilecek meslek grupları olarak görülüyor. Hazinelerde işlem yapan işlemciler de pek yakında yerlerini algoritmalara terk edecek. Algoritmalar, haber ve gelişmeleri, önceden belirlenmiş kural seti ile (algoritma) insandan daha süratli bir şekilde algılayarak, alım veya satım kararı verebilecek. Sonrasında, mağaza çalışanları, fast-food işçisi, taksi-tır şoförleri, güvenlik görevlileri ve hatta veri analistleri işlerini kaybedebilir. Spor dünyasına bakacak olursak ise, hakemler mercek altında görünüyor.

Çok robot ne manaya geliyor?

Robotlar pek çok işi yakın bir gelecekte hatasız ve duygudan yoksun bir şekilde yapmaya aday görünüyor. Duygudan ibaret ve hata yapmaya açık insanoğlu, yeni dünya düzeninde oldukça zorlanacak.

Fiziki güç gerektiren işlerin robotlar tarafından yapılacağı, hatta ‘robot savaşçıların’ olacağı bir dünya bizleri bekliyor. Sayı olarak fazla olan ve güçlü yapay zekaya sahip robot ekibi ‘güçlü yapay zekası’ sayesinde kendi kararlarını kendi verecek hale gelebilir.

Stephen Hawking’in cümlelerini hatırlayalım: “Yapay zekâ gerçek bir risk ve kötü bir şey değil. Üstün zekalı bir yazılım, hedeflerine ulaşmak için insanlarla uyum içinde olursa sorun olmaz. Ancak uyumu yakalayamazsak sonumuz gelir. Dünya’yı 100 yıl içerisinde terk etmeye hazırlanmamız gerekiyor.”

image

Somuttan soyuta geçiyoruz

Artık para kazanmanın her geçen gün daha da zorlaştığı, virüs nedeniyle istihdam kaybının arttığı günümüzde, ayakta kalabilmek adına daha üretken olmak zorundayız. Adı üzerinde: Yeni bir dünya düzenine geçiyoruz. Bugün dünyanın en büyük e-alışveriş platformu Amazon’un kendisine ait tek bir ürünü yok. Tek bir taksisi olmayan Uber’in şirket değeri bugün neredeyse Alman otomotiv devleri BMW ve Mercedes’in toplamına eşit. Tek bir nakit parası olmayan Bitcoin, dünyanın en büyük bankası. Tek bir yatağı olmayan en büyük hotel, Airbnb.

Android’i 2005 yılında Google aldığında henüz Android bir start-up idi. Şimdi akıllı telefonların %86’sı Android işletim sistemi kullanıyor. Mesela bir dönem hepimizin kullandığı Nokia telefonlar, Kodak fotoğraf makinesi ve belki de Atlasjet neden hayatımızda yok?  Çünkü zamana, değişime ayak uyduramadılar. 

Somut mu soyut mu? Yeni dünya düzenine ne kadar hazırız? Günümüzün savaşlarını büyük gemiler değil, mavera kabiliyeti yüksek pek çok küçük tekneden oluşan filolar kazacak. Yeni dünya düzeninden ‘en büyük’ olmanın değil ‘en iyi’ olmanın mücadelesini vereceğiz.

Başlamak için mükemmel olmak zorunda değiliz ama mükemmel olmak ve ayakta kalmak adına bir yerden başlamak zorundayız!

Geç kalmaktan daha kötüsü yoktur!

COVİD-19 kitabi anlatımla, hayatımıza tam bir ‘siyah kuğu’ olarak girdi. Krizler geçicidir. Önemli olan bıraktığı etkilerdir. Virüsün beraberinde yıkıcı bir yenilik ile gelmediğini kim söyleyebilir ki? İster kabul edin ister etmeyin, ‘work hard-sıkı çalış’ devri çoktan bitti. Yerine artık ‘work smart-akıllı çalış’ devri başladı. Çok çalışanın değil, akıllı çalışanın kazanacağı bir döneme giriyoruz. Ezberci zihniyet yerini üretken zihniyete terk edecek, etmek zorunda! Yoğun iş gücüne ihtiyaç duyulan mesleklerde robotlar ön plana çıkacak. Marketlerde, hastanelerde, bankalarda, hayatımızın her yerinde robotlar var olacaktır. En basitinden bir örneği tarımdan vermek gerekirse: Havanın ısısı, toprağın nemine göre bugün sulama ihtiyacı var mı sorusuna, kendi kendine öğrenen makineler (makine öğrenmesi) cevap verecek. Zaman ayarlı sulama sistemleri (her gün, günün belli bir saatinde çalışan algoritma) yerine, havanın durumuna göre sulama vanasını açılsın mı sorusunun kararını, makine kendi kendine verecek. İnsan, verimli taraftaki iş gücünü makinelere kaptıracak.

30 yıl önce babalarımıza, duvardaki bir makinaya plastik bir kart sokup para alabileceğimizi söylesek herhalde bizlere yüksek sesle gülerlerdi. Nakit para yerine, halen daha embriyo aşamasında olan kripto (şifrelenmiş) paralar, ilerleyen yıllarda hayatımıza damga vuracak. Plastik kartlar ve modası geçen ATM cihazları kaybolacak. Bankacılık devam edecek ama bankacılığı bizler yapmacağız. Blokzincir teknolojisi yıkıcı bir şekilde gelecek. Bugün bile, COVİD-19 nedeniyle, paraya, ATM’ye dokunmak istemiyoruz; banka şubesine gitmek istemiyoruz. İnsan ilişkilerinin daha az olduğu, fiziki toplantıların yerini görüntülü konuşmalara bıraktığı, home office işlerin ön planda olduğu yeni bir döneme giriyoruz. Teknolojiyi bilmek, anlamak ve yorumlamak doğal seleksiyonda hayatta kalmak için şart olacak.

Daha güzel günler gelecek, ama ‘yeni dünya düzeni’ yeni normal olacak. Ekonomik olarak birçok sektör ve işyerinin çalışma şekli değişecek. Değiş(e)meyen, adapte olamayan, ayakta kalamayacak.

Müşterinin ihtiyaçlarını doğru okuduğumuz ve bu ihtiyaca cevap verdiğimiz kadar ayakta kalabilecek ve başarılı olacağız.

image

Yenen de insandı yenilen de insandı…

Hafızanızı biraz zorlayın. 40 sene önce elimizde sadece ‘PONG’ isimli bilgisayar oyunu vardı. İki tane dikdörtgen ve bir de nokta. Aslında çok da uzağa gitmeye gerek yok. 1985 yılında dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u (insan) 1997 yılında yenen IBM’in geliştirdiği Deep Blue (makine) hatırlayalım. Yenen de insandı, yenilen de.

Kurala dayalı yapay zekadan (IBM Deep Blue), öğrenmeye dayalı yapay zekaya doğru ilerliyoruz. Garry Kasparov IBM’in Deep Blue makinesine yenilirken, “insan pes etmemeli” diyor. “Teknolojiyi yavaşlatamıyorsak, biz hızlanacağız” diyor. Makineler, fiziksel gücümüze dayalı işimizi elimizden alacaklarsa, biz zihinsel güce dayalı alanlarda kendimizi geliştirmeliyiz. İnsan, IBM makinesine oyunu kaybetti diye satranç oynamayı bırakmadı, bırakmayacağız da.

Makineler hayal edebilir mi?

Yapay zekaya sahip insansı robotları bugün konuşmaya başladıysak, bundan 20 sene, 50 sene veya 100 sene sonra hangi seviyede olacaklarını düşünmek gerekiyor.

Belki biz göremeyeceğiz ama, 1950’li yıllarda yapay zekanın babası Alan Turing, makineler düşünebilir mi diye sorduğu soru, bugün makineler hayal edebilir mi ile yer değiştiriyor. Strateji oluşturan, tutku ile hata yapabilen ve çoğu zaman sezgi ile hareket eden insan yerine, elektrik veya güneş enerjisi ile çalışan algoritma ile karar verebilen (taktik üreten) makinelere, kimya da enjekte edilebilirse, insan için büyük bir tehlike kapıda bekliyor. 

 Ne yapacağız?

Soyut ve zihinsel tarafta kendimizi güçlendirmemiz, yeni dünya düzeninde ayakta kalabilmek için olmazsa olmaz bir bir gereklilik olarak ön plana çıkıyor.

Ayakları yere değmeyen hayalleriniz olsun. Her gün denemekten ve yanılmaktan vageçmeyeceğiniz. Başarı, başarısızlıktan başarısızlığa koşarak, tutkuyu yine de kaybetmeme disiplinidir. Büyük işler acı ile gelir, ızdırapla satın alınır. İyi şeyler inandığınızda, daha iyi şeyler sabrettiğinizde ve en iyileri de hiç vazgeçmediğinizde gelir.

Diğer Yazılar

Nevber Hanım

January 3, 2019

Nevber Hanım
Kaynak Dosyalar

January 3, 2019

Kaynak Dosyalar